Kurtuluş Savaşı,
İstiklâl Harbi ya da
Millî Mücadele olarak adlandırılan,
I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun
İtilaf Devletleri'nce işgali sonucunda
Misak-ı Millî
sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için girişilen çok cepheli
siyasi ve askeri mücadele. 1919-1922 yılları arasında gerçekleşmiş ve 11
Ekim 1922'de imzalanan
Mudanya Mütarekesi ile fiilen, 24 Temmuz 1923'te imzalanan
Lozan Antlaşması ile resmen sona ermiştir.
I. Dünya Savaşı sonrası, Ekim 1918 - Mayıs 1919
I. Dünya Savaşı'na Almanya ile birlikte giren Osmanlı Devleti,
Çanakkale Savaşı'ndaki başarılı savunmaya, Irak'ta Kutü’l-Ammare'de Britanya ordusunu kuşatıp esir almasına ve savaşın son aylarında Kafkasya Cephesi'ndeki başarılara rağmen savaşın son günlerinde Filistin cephesinde Edmund Allenby komutasındaki Birleşik Krallık ordularına karşı Nablus Hezimetine uğramıştı.
Yıldırım Orduları Grubunun 18 Eylül 1918'deki bu bozgundan sonra Liman von Sanders komutanlıktan istifa etmiş ve yerine Padişah tarafından kendisine Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyari unvanı da verilen
Mustafa Kemal Paşa atanmıştı. Mamafih 1 Ekim 1918'de Şam, 16 Ekim 1918'de Hama ve Humus, 25 Ekim 1918'de de
Halep kaybedildi.
Suriye cephesinin çöküşü üzerine
İttihat ve Terakki hükümeti 8 Ekim 1918'de istifa etti. Hükümet ileri gelenlerinden Talat, Enver ve Cemâl Paşalar
yurt dışına kaçtılar. Genel af ilan edilerek, sürgün ve hapisteki
muhaliflerin İstanbul'a dönüşüne izin verildi. 30 Ekim 1918'de imzalanan
Mondros Mütarekesi ile Osmanlı hükümeti yenilgiyi kabul etti.
Mondros Mütarekesi gereğince
İtilaf Devletleri'ne güvenlikleri gereği istedikleri yerleri işgal etme yetkisi tanınıyordu. 30 Ekim 1918'de
Mondros Mütarekesi imzalandığında Musul ve çevresi henüz Ali İhsan Sabis Paşa komutasındaki Türk birliklerinin idaresindeydi. Ateşkesten sonra Britanyalılar, Musul ve
Zaho'daki sivil Hıristiyanların topluca öldürüldüğünü iddia ederek Türk birliklerinin Musul'u terk etmesini istediler.
Ali İhsan Sabis Paşa, bu isteği reddetti ancak
Suriye cephesinde
Mustafa Kemal Paşa komutasındaki Yıldırım Orduları grubunun Şam'dan sonra
Halep'te de Britanyalılara yenilip
Adana'ya
kadar çekilmesi neticesinde demiryolu ikmal hatlarının kesilmesi
üzerine ve İstanbul hükümetinin de bu yolda emir vermesinden sonra Musul'u bırakıp
Nusaybin'e kadar çekildi. Britanya askerleri hiçbir direnişle karşılaşmadan Musul'a girdiler. İstanbul'dan benzer bir emir
Mustafa Kemal Paşa'ya da Çukurova bölgesini terk etmesi için gelmişse de Mustafa Kemal Paşa
Adana'yı boşaltmamış ve Harbiye Nezaretiyle
yaptığı telgraflaşmalarda emrin kanunsuz olduğunu söyleyerek emre
direnmişti. Harbiye nezareti, kendisini görevden alıp karargaha
çağırdığında ordunun bir kısım silahlarını halka dağıtarak düşman eline
geçmesine mani olmuştu. Bazı silahlar ise, Anadolu'da bir düşman direnişinde kullanılmak üzere
Teşkilat-ı Mahsusa elemanları tarafından daha güvenli olan doğu cephesine taşınmıştı.
Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a dönmesinden sonra
Ali Fuat Paşa, emrindeki 20. kolorduyu teçhizatıyla birlikte önce
Konya'ya sonra da
Ankara'ya getirerek İstiklal Savaşı hazırlıklarına başladı. Bu sırada
Kâzım Karabekir Paşa da emrindeki 15. kolordu'yu terhis etmemiş ve
Erzurum'da savaşa hazır tutmaktaydı.
İstanbul'un işgali, Kasım 1918
Yunan zırhlı "Kilkis" (yanında
muhrip Dafni)
İtalyan zırhlı RN Roma (İstanbul, 1918)
6 Kasım'da Boğazlar silahsızlandırıldı. 7 Kasım'da işgal güçleri
Çanakkale'den geçti. 13 Kasım 1918 günü,
İtilaf Devletlerinin 61 parça harp gemisinden oluşan bir donanması, mütareke şartlarının kendilerine verdiği yetkiye dayanarak,
İstanbul önlerine gelip demir attılar. Bu donanmada 15 muharebe gemisi, 11
kruvazör, 29 muhrip ve 6
denizaltı gemisi bulunuyordu.
[35] Aynı gün Boğazdan 11 harp gemisi ile
Yunanların bir
zırhlısı daha giriş yapmış ve toplam gemi sayısı 73'e çıkmıştır.
[35] 13 Kasım'da
İtilaf filosundan 2.616
Birleşik Krallık, 540
Fransız ve 470
İtalyan askeri olmak üzere toplam, 3.626 asker
İstanbul'a çıkarıldı.
[35] 23 Kasım 1918'de Ahmet İzzet Paşa yeni hükümeti kurdu. 9 Şubat'ta
Hadisat gazetesinde
Süleyman Nazif
'Kara Gün' başlıklı bir yazı yazdı. Türk milletinin böyle bir işgali
yaşamadığını ve bunu kaldıramayacağını söyledi. İtilaf Devletleri Türk
halkının tepkisini çekmemek ve işgalin haklılığını kanıtlamak için
işgalin geçici olduğunu amacının Padişahlığı, halifeliği, azınlıkları
korumak olduğu. Padişahlık makamının kaldırılmadığını ve İstanbul'dan
verilecek kararların geçerli olduğunu ilan etti.
Çoğunluğu Britanyalılardan oluşan bir subay grubu ve asker grubu
meclisi bastı ve kapattı. Böylece TBMM açılana kadar halkın sesi
kesildi. Milliyetçi ve milli mücadelenin devamını sağlamak amacını güden
milletvekillerini
Malta'ya sürgüne gönderdiler. Bu vekillerin bir kısmı 1921'de bir kısmı da 1922-1923 arasında Anadolu'ya döndüler.
İttihat ve Terakki yönetiminin, gizli bir teşkilat olan
Teşkilat-ı Mahsusa
vasıtasıyla Anadolu ve Rumeli'de savaş sonrası bir direniş hareketi
örgütlediği anlaşıldı. Direnişin amacı, doğu illerinin Ermenilere, Ege
bölgesinde bazı yerlerin Yunanlara ve Adana yöresinin Fransa
kontrolündeki Suriye'ye verilmesini öngören girişimlere karşı mücadele
etmekti. Yanı sıra, savaş yıllarında çeşitli yöntemlerle önemli servete
ve yerel iktidara kavuşan İttihat ve Terakki yanlısı zümrelerin
konumlarının korunması, savaş sırasında sürülen
gayrimüslim
Osmanlı vatandaşlarının geri dönmesinin önlenmesi, bundan dolayı
çıkabilecek karışıklıklar nedeniyle Müttefik Devletler'in olası
müdahalesine karşı konulması amaçlanmaktaydı.
1919 başlarından itibaren
Kuva-yi Milliye
(milli kuvvetler) adıyla silahlanan bazı gruplar, Ege ve Karadeniz
bölgesinde Rumlara, Güneydoğu'da ise Ermenilere karşı çatışmalara
girdiler. Bu grupların çoğu 50 ila 200 kişilik düzensiz kuvvetlerden
oluşmakta ve Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerce
yönetilmekteydi.
1919 Şubat ayında Müttefik İşgal Kuvvetleri Yüksek Komutanı
Edmund Allenby, Anadolu'da asayişi sağlamak ve henüz teslim olmamış olan
Ali Fuat Paşa komutasında
Ankara'daki 20. ve
Kâzım Karabekir Paşa komutasında
Erzurum'daki 15. kolorduların teslim olmalarına ikna edilmeleri amacıyla,
Birleşik Krallık ordusunun
Suriye
cephesinde Türk kuvvetlerini kısa sürede nasıl yendiğini bilen üst
düzey bir Türk komutanının özel yetkilerle donatılarak Anadolu'ya
gönderilmesini önerdi. 15 Mayıs 1919'da "Anafartalar Kahramanı" ve
"Yaver-i Fahri Hazret-i Şehriyari (Padişahın Onursal Yaveri)"
Mirliva Mustafa Kemal Paşa, 9. Ordu komutanı ve Anadolu Genel Müfettişi sıfatıyla, padişah VI. Mehmet
Vahdettin tarafından Anadolu'ya gönderildi.
İzmir'in işgali, Mayıs 1919
Yunan askerlerinin İzmir'e gelişi
İzmir'in işgali düşüncesi 1919'un Şubat ortalarında
Yunanistan başbakanı
Venizelos'un önerisiyle,
Birleşik Krallık başbakanı
Lloyd George
tarafından ortaya atıldı. İzmir'in İşgali, I. Dünya Savaşı sonrasında
Paris'te toplanan uluslararası barış konferansının kararıyla ortaya
çıktı.
ABD başkanı
Wilson
bu öneriye önce kesinlikle karşı çıktı, ancak 25 Mart olayında daha
esnek bir tavrı benimsedi. 7 Mayısta Birleşik Krallık, ABD ve Fransa,
Yunanistan donanmasının İzmir'e gönderilmesinde mutabık kaldılar.
İzmir'in işgali kansız başladı. Hatta İzmir'in işgalini 1 gün önceden
bildiğinden İzmir'deki Osmanlı Ordusuna karşılık vermemesini
emretmiştir. Böylece İzmir'deki Osmanlı Ordusu hareketsiz kaldı ve
Yunanlara teslim oldu.
İşgal günü Yunan ordusunun en yaman birlikleri olan
evzon
askerleri şehirde zafer turu attılar. Bu zafer turu sırasında Türk
subayları sahil şeridine dizdiler. Aziz Nesin bu olayı daha sonra
araştırmalarına dayanarak kitabında anlatacaktı: Bir Türk Subayı
Evzon
askerinin "Zito Venizelos(Yaşasın Venizelos)" diye bağırmasını istediği
halde yapmadığı için öldürüldü. Evzon askerleri şehri her gezdiklerinde
ve subaya geri döndüklerinde bir kez süngüleniyordu. Bu Türk Subayı 22
kez süngülendi ve öldürüldü. Yunanlar daha ilk gün birçok Türk asker ve
vatandaşı öldürdü. Böylece işgal daha ilk günde 400 kişiye mâl oldu.
İzmir'in işgali
ile Türk halkında var olan fakat yetersiz komutanlar yüzünden
kullanılamayan mücadele yeteneği tekrar uyandı ve İzmir'deki bir kısım
asker istifa ederek
Milli Mücadele'ye
katıldı. Aynı zamanda İzmir'de kalan Türkler de işgalin getirdiği
huzursuzluğa dayanamadı ve Anadolu'ya göç etti. Kalmakta ısrar eden Türk
ailelerse Yunan askerinin tavırlarına ve yaptıkları eziyetlere daha
fazla dayanamayıp Anadolu'daki milli mücadeleye destek vermek amaçlı
olarak göç ettiler.
Yunan işgal askerleri Anadolu'da.
"Türk asker ve subayları dipçiklenerek, süngülenerek öldürülüyor,
üzerlerindeki kıymetli eşyalar zorla alınıyordu. İşgale karşı boyun
eğmiş bulunan Ali Nadir Paşa yerde sürüklenerek tekmeleniyordu. Türk
subayları "Zito Venizelos" diye bağırmaya zorlanıyor, ağır hakaretlere
uğruyorlardı. Bağırmayı reddedenler ise süngüleniyordu. Reddedenlerden
Albay Fethi Bey de süngülenerek öldürüldü. Şehrin diğer yerlerinde de
olaylar, yağma, öldürme ve tecavüz olayları başladı. Türkler'e ait evler
ve işyerleri
Rumlar
tarafından yağmalanıyor, canını, malını, namusunu korumak isteyen
Türkler öldürülüyordu. Bütün bu olaylar "uygar ulusların
temsilcilerinin" gözleri önünde, "uygar devletlerin" izniyle
yapılıyordu.
Lord Curzon'un
18 Nisan 1919 tarihli bildirisinde "Selanik kapılarının 5 mil dışında
asayişi sağlayamayan Yunanistan'ın Aydın Vilayeti'nde (İzmir o tarihte
Aydın Vilayeti içinde idi.) barış ve güvenlik sağlamakla
görevlendirilmesini" uygun görmediğini açıkladığı Yunanlar ilk gün 400
Türk öldürmüşlerdi. Çevre köy ve kazalardaki olaylarla bir iki gün
içinde 5.000 kadar Türk öldürüldü."
İzmir kenti ile birlikte Ayvalık, iki kent arasındaki sahil şeridi,
Çeşme yarımadası ve Belkahve'ye kadar İzmir'in hinterlandı da işgal
edilmiştir. 23 Nisan 1920'de Ankara'da
TBMM'nin açılmasından sonra Yunan ordusu İzmir'den harekete geçerek,
Sevr Antlaşması ile
İtalyan bölgesi olarak kabul edilen Manisa, Uşak, Denizli, Balıkesir, Bursa şehirlerini de işgal etmiştir. Bu sebeple
Yunanistan ile arasında ihtilaf çıkan
İtalya ise bu işgalden sonra Kurtuluş Savaşı müddetince Ankara hükümetini desteklemiş ve askeri yardım da yapmıştır.
Örgütlenme Dönemi, Mayıs 1919 - Mart 1920
Yunan Ordusunun Panormos (
Bandırma)'a girişi
Sivas Kongresi Delegeleri toplu halde
Paris'te toplanan uluslararası Barış Konferansı, o günlerde
açıklanması beklenen Türk Barış Antlaşmasını, 1919 Mayıs başlarında
belirsiz bir geleceğe erteledi. 15 Mayıs'ta Yunan kuvvetleri, Müttefik
Devletler'in kararıyla
İzmir'i işgal etti. Ulusal bir felaket olarak görülen bu olay, Türkiye çapında müthiş bir ulusal tepkiye yol açtı. 23 Mayıs'ta Fatih ve
Sultanahmet'te
Türk siyasi tarihinin o güne kadarki en büyük kitle gösterileri
düzenlendi. Direniş fikri, İttihat ve Terakki yandaşlarının görüşü
olmaktan çıkarak tüm ülke sathına yayıldı.
21 Haziran'da Mustafa Kemal, Anadolu'daki en önemli askeri birliklerin komutanları olan
Kâzım Karabekir,
Refet ve
Ali Fuat Paşalar ve Ege bölgesinde asayişi sağlamakla görevlendirilen
Rauf Bey ile Amasya'da buluşarak
Amasya Tamimi'ni
yayımladı. Bildiri, ulusal bağımsızlığın ancak ulusun "azim ve iradesi"
ile sağlanacağını vurgulayarak, ülke çapında bir direniş hareketinin
işaretini vermekteydi
Kâzım Karabekir'in öncülüğünde
Erzurum'da toplanan
Doğu İlleri Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti Kongresi,
askeri görevlerinden istifa eden Mustafa Kemal'i kongre başkanı seçti.
Kongre, Doğu illerinin Ermenistan'a verilmesi olasılığına karşı direnme
kararı alırken, Türkiye'nin kalkınması için Amerikan mandası fikrine
açık kapı bırakmamaktaydı.
4 Eylül 1919'da Türkiye'nin her yanından gelen delegelerin katılımıyla
Sivas'ta toplanan
kongrede, genel seçimler yapılıp yeni
Mebusan Meclisi
kuruluncaya kadar İstanbul hükümetiyle tüm resmi bağların kesilmesi
kararlaştırıldı. Ülke çapında yeni bir idari ve siyasi örgütlenme kurmak
amacıyla bir
Heyet-i Temsiliye kuruldu.
Kasım ayında Adana, Maraş, Antep ve Urfa'nın Fransızlarca işgali
üzerine, Heyet-i Temsiliye tarafından yönlendirilen direniş hareketi
başlatıldı. Direniş umulmadık bir hızla başarıya ulaşarak 1920
Mayısı'nda Fransızları ateşkese zorladı.
Osmanlı Meclisinin açılması ve Misak-ı Milli, Kasım 1919 - Ocak 1920
Aralık ayında yapılan genel seçimler sonucunda
son Osmanlı Meclis-i Mebusanı (1920) oluştu. Meclise Anadolu'dan sadece Milli Mücadele yanlısı milletvekili adayları seçildi. İki ayrı ilden milletvekili seçilen
Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'a gitmeyi reddetmesi üzerine, Sivas Kongresi başkan vekili olan
Rauf Orbay Meclis reisliğine seçildi. 28 Ocak 1920'de Mebusan Meclisi daha sonra
Misak-ı Milli adıyla anılan “Ahd-ı Milli Beyannamesi”ni kabul etti. Beyanname,
Mondros Mütarekesi sınırları içinde tam bağımsızlık sağlanıncaya kadar mücadeleye devam etmeyi öngörmekteydi.
Osmanlı Meclisinin kapatılması, Mart 1920
16 Mart 1920'de Meclis-i Mebusan da dahil olduğu halde Babıali ve
bütün hükümet daireleriyle beraber İstanbul, Britanyalılar tarafından
cebren ve resmen işgal edilmiştir. Birleşik Krallık birlikleri
İstanbul'da bulunan, başta
Rauf Bey
olmak üzere önde gelen Milli Mücadele yanlısı milletvekillerini
tutukladılar. Ayrıca telgrafhaneler de işgal altına alınmış ve resmi
makamlar arasında iletişim imkânı kalmamıştı. Bu şartlara göre, Anadolu,
İstanbul ve resmi makamlarla ortak hareketten mahrum kalmıştı.
İstanbul’daki olağanüstü hal, ortaya Osmanlı Devletinin kimin idaresi
ve hangi güçlerin kanunlarının geçerli olduğu sorunu ortaya
çıkarmıştır. Bu durumda Mustafa Kemal, Temsil Heyetinin başkanı olarak:
"Bu hareketin Anadolu’da Osmanlı Kanunlarının yürürlüğünü
engellemeyeceğinden ve her ne şekilde olursa olsun alınacak önlemlere
Osmanlı milleti uygarlık yeteneği özellikle dikkat çekici bulunduğundan
kanun dışında hiçbir işlem yapılmaması ve bütün görevlerin özenle
yapılması hayatımızın gereklerindendir" diye genelge yayınlamıştır
[36].
Bunun üzerine Meclis 18 Mart 1920 tarihinde toplanarak kendini
feshettiğini açıkladı. Meclisin kendini feshettiği açıklaması padişahın
11 Nisan 1920'de ikinci meşrutiyetin sona erdiğini açıklaması ile bir
başka Meclis oluşturma yolunu kapatmıştır. Aynı gün
Şeyhülislâm Dürrizâde Abdullah'ın, "
Padişah ve
Halife
kuvvetleri dışındaki millî kuvvetleri kâfir ilan eden ve katlinin
vacip" olduğunu bildiren fetvası "Takvim-i Vekayi"de yayınlandı. Padişah
Osmanlı Devleti'nin tarihinde bir bölümü kapatmayı amaçlamış ve kendi
otoritesi dışında bulunan bütün güçlerin (millî kuvvetleri) devlet
karşıtı olduğunu ilan etmiştir. Padişah ve atadığı hükümetler Osmanlı
devletinin idaresine tek otorite durumuna gelmişlerdi.
Hakimiyetin sağlanması, Mart 1920 - Mart 1922
Yunan Ordusunun
Edirne'ye girişi (12 Temmuz 1920)
Bu dönemde Büyük Millet Meclisi'nin etkinlikleri karşı taraflara
Anadolu'yu kendisinin temsil ettiği ve onun içinde olmadığı hiçbir
barışın geçerliliği olmadığını kabul ettirmesi çabasıdır. Bir yandan
uluslararası destek ve yardım arayışına girilerek,
Batum'un geri verilmesi karşılığında
Sovyetler Birliğinden
mali yardım sağlandı. Öbür yandan Anadolu'nun çeşitli yörelerindeki
düzensiz direniş gruplarını tasfiye ederek düzenli bir ordunun kurulması
için adımlar atıldı. Askeri olarak karşısına çıkacak bütün güçlerle baş
edebilecek düzeyde olduğunu kanıtladı.
Büyük Millet Meclisi açılması, 23 Nisan 1920
Osmanlı Meclisinin fesh edilmesi yeni bir meclisin, bir kurucu
meclisin, gerekliliğini doğurmuştu. Kurucu Meclis ve seçimlerle ilgili
19 Mart 1920'de bir bildiri yayınladı. Sultan İstanbul'da idi ve
Mustafa Kemal "olağanüstü yetkilere sahip bir meclis" olarak takdim etti.
Seçimlerin yapılması için yayınlanan bu bildiri uyarınca, yurdun her
yerinde seçimler yapıldı. 16 Mart 1920'deki baskından kurtulan
milletvekilleri gizlice Ankara'ya geçtiler. Bolu Düzce, Hendek
bölgesinde başlayan ve Nallıhan, Beypazarı çevresine sıçrayan ayaklanma
olayları oldu. Bu olaylardan dolayı, seçilen milletvekillerinin tümünün
gelmesi beklenilmeden, Millet Meclisi'nin açılma hazırlıkları yapıldı.
Büyük Millet Meclisi
23 Nisan 1920'de Ankara'da
Mustafa Kemal Paşa önderliğinde toplandı. Bu
tarihten itibaren İstanbul hükümetinin etkisi İstanbul kenti ve
çevresiyle sınırlı kalırken, Ankara'da oluşturulan Meclis ve hükümet,
fiilen Türkiye'nin yönetimini ele aldı
. Mustafa Kemal 24 Nisan 1920'de
Meclis Başkanı seçildi.
İç Cephe
1920 yılında Kurtuluş Savaşı ve sırasında ayaklanma çıkaran ve
yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı
çalanları, casusları, asker kaçaklarını, Millî Mücadele'yi engelleme
amacıyla propaganda yapanları yargılamak için
İstiklal Mahkemeleri kuruldu.
Ağustos 1921'de
Tekalif-i milliye Kararları yayımlandı ve halk ulusal yükümlülüklerini yerine getirmeye teşvik edildi.
Bazıları Anadolu topraklarının bir bölümünde yeni bir devlet kurmayı
amaçlayan, bazıları ise saltanat ve hilafet yanlısı olanlar tarafından
çıkarılan isyanlar bastırıldı. Ülke içindeki Ermeni ve Rum azınlıkların
dış destekli isyanları da büyümeden bastırıldı.
Doğu Cephesi
Dünya Savaşı sonunda Kuzeydoğu Cephesi Müttefik Devletler'in talebi
doğrultusunda 1914 Osmanlı-Rus sınırına çekilmişti. Bu sınır
Ardeşen-Yusufeli-Oltu-Bayezit hattından geçiyordu. Sınırın öte yanında
1918'de
Ermenistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.
1920 Eylülünde Türk-Rus mutabakatının sağlanması üzerine 28 Ekim 1920'de
Kâzım Karabekir
komutasında harekete geçen Türk kuvvetleri, 10 gün süren bir harekât
sonunda Ermenistan'ı kesin yenilgiye uğrattı. Bu harekâtta Türk
tarafından 6 asker öldü, Ermeniler tarafında ise 95 asker öldü.
[37] 1 Aralık'ta imzalanan
Gümrü Antlaşması
ile Türk-Ermeni sınırı, 1878 öncesindeki Osmanlı-Rus sınır hattına
çekildi. Bu sınır, bugünkü Türkiye-Ermenistan sınırıdır. 2 Aralık'ta
Kızıl Ordu, Ermenistan'ı işgal ederek bağımsız Ermenistan'ın varlığına
son verdi.
El-Cezire Cephesi
Ali Ihsan Paşa,
Dadaylı Halid Bey ve Birleşik Krallık temsilcileri, (Kuzey Irak, Kasım 1918)
Birleşik Krallık ateşkes imzalanmasından sonra ilk iş olarak
Musul'u işgal etti. Britanyalıların buraya gelmesi
Musul Vilayetinde yaşayan insanları mutsuz etmişti. İnsanların ayaklanmasıda pek te uzun sürmemiş 23 Mayıs 1919'da
Zaho'da
Şeyh Mahmut Berzenci'nin
önderlik ettiği bir ayaklanma meydana gelmişti. Birleşik Krallık modern
silahları ile bu ayaklanmayı bastırmışlardı. Ancak bu ilk direnişin
ardından 1920 yılında Telafer'de ayaklanma meydana geldi. Ancak yedek
kuvvetlerin gecikmesi sonucunda ayaklanma
İngilizler tarafından bastırıldı. Bu sıralarda dağlarda direniş devam ediyordu. Direniş sonucunda
Revanduz kurtarılmıştı.
Özdemir Bey komutasında ki
Kuva-yi Milliye birliği ve Kürt Aşiretleri ile
Musul bölgesine taaruza geçmiş ve Britanyalıları Derbent Muharebesinde bozguna uğratmıştı.
Özdemir Bey'in kuvvetlerini bölmek için Britanyalılar sürgündeki
Mahmut Berzenci'yi çağırmış. Fakat
Mahmut Berzenci,
Özdemir Bey ile anlaşmış ve isyan etmiştir.
Bunun üzerine Birleşik Krallık geri çekilmiş ve aşiretler
Süleymaniye'ye
girmiştir. Fakat Boğazlar bölgesinde oluşan savaş durumu yüzünden
burada ki birliklerin çoğu o bölgeye gitmiş ve kalan birlikler ile
Britanyalılar arasında çatışma çıkmıştır. Çıkan çatışma sonucunda
Özdemir Bey'in birlikleri Birleşik Krallık Ordusu tarafından mağlup edilmiş ve
Özdemir Bey İran'a çekilmiştir.
Güney Cephesi
9 Şubat 1921'de Antep'in teslimiyetiyle Fransız Ordusuna esir düşen Türkler
Türk-Fransız Cephesi veya Güney Cephesi Kurtuluş Savaşı Milli
kuvvetlerin Fransız lejyoner birliklerine (Fransız, Cezayir ve Ermeni
Askerlerinden oluşan) karşı verdikleri savaşı kapsamaktadır. Birleşik
Krallık
Musul,
İskenderun,
Kilis,
Antep,
Maraş,
Elbistan ve
Urfa’yı işgal ettiler. Fransızlar ise
Adana,
Mersin ve
Osmaniye’yi işgal ettiler.
İşgalin sonlandırılmasında Molla Mehmet Karayılan 6400 civarında
şehit vererek Fransızlara kendi birliğinin onlarca misli kayıp verdirdi.
Böylece Karayılan, Antep'te efsane oldu.
Bugünkü Adana'nın ilçeleri Haçin (Saimbeyli),Sis (Kozan) ve
Pozantı'da Fransızların halka büyük zulmü oldu; Fransızlar Haçin'de
annelerinin gözleri önünde çocukları kaynattılar ve büyük mücadeleler
cereyan etti. En sonunda yörenin yönetim merkezi olan Sis(Kozan) Sancağı
2 Haziran 1920 günü yöre insanlarınca kurtarıldı.
[38]
Maraş’ta,
Sütçü İmam’ın
önderliğini yaptığı mücadele sonunda Maraş’ta tutunamayan düşman şehri
terk etmek zorunda kaldı (12 Şubat 1920). Urfa şehrinde
Ali Saip (Ursavaş) Bey tarafından teşkilatlandırılan Türk direnişi başarıyla sonuçlandı. Fransızlar 11 Nisan 1920’de şehri boşalttı.
Antep halkı 1 Nisan 1920’de Fransızlara karşı ayaklandıysa da 9 Şubat 1921’de teslim oldu. TBMM, Fransa ile
Ankara Anlaşması’nı imzalayarak Güney Bölgesi'nden çekildi.
Batı Cephesi
Türk Ordusunun
İzmir'e girişi (9 Eylül 1922).
20 Temmuz 1921'de işgal edilen
Eskişehir'deki Yunan birliği
Buradaki Savaşlar,İzmir-Bursa-Balıkesir-Kütahya-Eskişehir hattında gerçekleşti. Müttefik devletler tarafından 18 Nisan 1920'de
Paris'in
Sèvres banliyösünde ilan edilen
Sevr Antlaşması
Türkiye'den önemli bazı toprakların alınmasını ve Türk devletinin
müttefikler kontrolü altında bir tür yarı-bağımsız statüde yönetilmesini
öngörmekteydi. Türk tarafının anlaşmayı imzalamayı Mısak-ı Milliye'ye
karşı bulduğu için müttefikler, Yunan ordusunu Anadolu içine sevk
ettiler. Temmuz ayında Bursa, Ağustos'ta Uşak Yunanlar tarafından işgal
edildi. Yıl sonunda Yunan ordusu Eskişehir ve Kütahya'yı tehdit etmeye
başladı. Bu sırada çıkan
Çerkez Ethem İsyanı Türk savunmasını zor durumda bırakarak, Yunanların mevzilerini ilerletmesine yardımcı oldu.
Batı Cephesi komutanlığına atanan
İsmet Bey, Ocak 1921'de
Birinci İnönü Muharebesi ve Mart 1921'de
İkinci İnönü Muharebesi'nde Yunan ilerlemesini durdurdu. İnönü zaferleri, milli ordu projesinin başarısını kanıtlayarak
TBMM
hükümetinin otoritesini pekiştirdi, Milli Mücadelenin nihai zaferine
olan güveni sağladı. 27 Mart'ta Afyon'un kaybedilmesi bu zafer duygusunu
ancak kısmen gölgeleyebildi. Temmuz 1921'de Yunan Kuvvetleri
Garp Cephesi ordularını
Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde yenilgiye uğratarak çevirme harekatıyla yok etmek üzereyken, komutayı bizzat ele alan
Mustafa Kemal ve
Fevzi Paşa, Türk birliklerini süratle geri çekerek Sakarya nehri kıyılarına çektiler.
Ancak 23 Ağustos - 13 Eylül arasında süren
Sakarya Meydan Muharebesi
ile Yunan taarruzu püskürtüldü.Halkın kendine güveni tazelendi,ayrıca
kaybedilen subay sayısı fazla olduğu için Gazi Mustafa
Kemal Paşa
zaferden sonra bu savaşı "Subaylar Savaşı" olarak nitelendirdi. Bu zafer
nedeniyle Başkomutan
Mustafa Kemal Paşa TBMM tarafından Mareşal
rütbesine yükseltildi ve Gazi payesi verildi.
Mağlup olup çekilirken Türk kasaba ve köylerini ateşe veren Yunanların
ardından cepheye yetişen Türk sıhhiye birlikleri yaralıları taşıyor.
Nihayet 26 Ağustos 1922'de Afyon'un doğusundaki mevzilerden taarruza geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki
Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde
Yunan Ordusu'nu kesin yenilgiye uğrattı. Tamamen dağılan Yunan
ordusunun boşalttığı Ege bölgesi birkaç gün içinde Türk kuvvetlerinin
eline geçti. Nihayet 9 Eylül'de Türk orduları
İzmir'e girerek Yunan işgaline son verdi.
Londra Barış Konferansı, Şubat 1921 ve Mart 1922
-
1921 yazında
Londra Barış Konferansı
ile müttefikler Sevr Antlaşmasını Ankara hükümetine kabul ettirmek
istediler. TBMM hükümetinin kesin tavrı karşısında Yunan ordusu bu kez
Ankara'yı ele geçirmek üzere harekete geçti.
Sakarya Meydan Muharebesi bir güç gösterisi olarak gerçekleşti.
1922 yılının ilk yarısı sonuçsuz barış müzakereleri ile geçti. Bu
dönemde değiştirilmiş Sèvres Antlaşması ortaya atıldı. Bu yeni çözüm
Sèvres hükümlerini yumuşatılmış şekli olmaktaydı.
Barışın sağlanması, Mart 1922 - Kasım 1923
Bu dönemde
Büyük Millet Meclisi'nin
etkinlikleri çizilen sınırların dünyaca kabulünü ve bu sınırlar içinde
Cumhuriyet ile yönetilecek devletin ilanını kapsamaktadır.
İzmir'in kurtuluşundan sonra
Fahrettin Altay komutasındaki
TBMM Süvari Kolordusu kuzeye yöneldi ve birkaç gün sonra Birleşik Krallık işgalinde bulunan
Çanakkale Boğazı karşısında mevzilenerek Britanyalıların çekilmesi için bir ültimatom verdi.
Çanakkale Krizi adı verilen bu olay üzerine, 15 Eylül'de başbakan
Lloyd George
başkanlığında toplanan Birleşik Krallık kabinesinin Liberal Parti'li
bazı üyeleri ültimatomu reddederek, Birleşik Krallık ile Türkiye
arasında savaş çıkmasına yol açacak bir politika benimsedi. Ancak
Britanya kamuoyunun sert tepkisi üzerine koalisyon ortağı olan
Muhafazakâr Parti hükümetten çekildi. Lloyd George hükümeti 19 Ekim'de düştü. 11 Ekim'de Birleşik Krallık ile Ankara hükümeti arasında
Mudanya'da ateşkes imzalandı. Ateşkes anlaşması en kısa zamanda
İsviçre'nin
Lozan (Lausanne) kentinde bir barış konferansı toplanmasını öngörüyordu.
Sultan
Vahidettin İstanbul'dan Malta'ya gitmek üzere ayrılırken
1 Kasım'da TBMM, İstanbul hükümetinin hukuki varlığına son vererek Türkiye'nin tek ve tartışmasız hakimi oldu.
Şeklen "halife" unvanını koruyan VI. Mehmet Vahdettin 10 Kasım'da son
cuma selamlığına katılmış, ancak yaşamına ve özgürlüğüne yönelik
tehditleri gerekçe göstererek 17 Kasım sabahı Boğaziçi'nde demirli
bulunan Britanya zırhlısı ile Malta'ya gönderilmiştir.Bunun üzerine 19
Kasım'da TBMM, veliaht
Abdülmecit Efendi'yi halife ilan etmiştir.
Lozan Barış Konferansı, Kasım 1922
Lozan Barış Konferansı'nda Türk heyeti: ön sıra;
soldan sağa Reşit Saffet,
Zülfü,
Rıza Nur,
İsmet,
Zekâi,
Muhtar,
Münir, arka sıra;
Atıf,
Yahya Kemal, ?,
Ruşen Eşref,
Mustafa Şeref,
Tahir,
Cevat,
Tevfik,
Sabri, Seniyettin,
Hayım Nahum,
Mehmet Ali,
Zühtü,
Şevket,
Yusuf Hikmet,
Süleyman Saip,
Fuat,
Celâl Hazım,
Hüseyin
20 Kasım 1922'de toplanan
Lozan Barış Konferansı'nda Türk delegeleri
İsmet Paşa ve Dr.
Rıza Nur Bey idi. 4 Şubat 1923'te konferans anlaşma sağlanamadan dağıldı. Türkiye'de, müzakere edilen anlaşmanın
Misak-ı Milli
sınırlarından taviz verdiğini belirterek dayatılan koşullara direnen
Meclisin feshedilerek yeni Meclis üyelerinin seçilmesi üzerine, 23
Nisan'da yeniden toplanan konferans, 24 Temmuz 1923'te
Lozan Barış Antlaşması kabul edildi.
Lozan Antlaşması, 24 Temmuz 1923
Atatürk ve silah arkadaşları
Bu antlaşma ile Türkiye
Hicaz, Mısır, Suriye, Filistin, Irak,
Kıbrıs ve
Oniki Ada üzerindeki tüm haklarından vazgeçti;
Batı Trakya'da da bazı koşullarla Yunan egemenliğini kabul etti.
Türkiye ayrıca
İstanbul ve
Çanakkale
Boğazlarının silahsızlandırılarak uluslararası bir komisyonun
yönetimine bırakılmasını da kabul etti. Osmanlı borçlarının bir kısmı
silinirken, bakiyesinin uzun vadede ve uygun koşullarla
Türkiye tarafından ödenmesi de kabul edildi.
Türkiye'deki gayrimüslim azınlıklara uluslararası hukukun koruması
altında bazı haklar tanındı. Buna karşılık Türkiye'nin idari, hukuki,
adli ve mali konulardaki bağımsızlığı onaylandı. Ekonomik ve siyasi
kapitülasyonlar ise tamamiyle kaldırıldı.
Antlaşmaya ekli bir protokolle, Türkiye'deki Rum azınlığı ile
Yunanistan'daki Müslüman Türk azınlığın (bazı istisnalarla) zorunlu
mübadelesine karar verildi.
29 Ekim 1923 günü Atatürk, milletvekilleri ile görüştükten sonra
taslağı hazırlanan "Cumhuriyet" önergesini Türkiye Büyük Millet
Meclisi'ne verdi. Meclis önergeyi kabul etti. Böylece, Türkiye
devletinin yönetimi biçimi "Cumhuriyet" olarak, adı "Türkiye Cumhuriyeti
Devleti" olarak belirlendi. Atatürk, kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin,
ilk "Cumhurbaşkanı" oldu.
Ek konular
Kurtuluş Savaş komutanlarından bazılar:1. sıra: Ferik
Ali Fuat (Cebesoy), Ferik
Cevat (Çobanlı), Müşir
Fevzi (Çakmak), Ferik
Kâzım Karabekir, Ferik
Fahrettin (Altay); 2.sıra: Mirliva
Kazım (İnanç), Mirliva
Ali Sait (Akbaytogan), Mirliva
Ali Hikmet (Ayerdem), Mirliva
Kemalettin Sami (Gökçen), Mirliva
Cafer Tayyar (Eğilmez), Mirliva
İzzettin (Çalışlar), Mirliva
Şükrü Naili (Gökberk); 3.sıra: Mirliva
Asım (Gündüz), Albay
Alaaddin (Koval), Mirliva
Mehmet Sabri (Erçetin), Albay
Sabit (Noyan), Albay
Ömer Halis (Bıyıktay); son sıra, soldan 3 Kaymakam (=Yarbay)
Hayrullah (Fişek)
Birleşik Krallık, Batı Anadolu'yu işgal eden Yunanistan kuvvetlerine
politik ve parasal destek vermiş fakat Yunan hükümetinin ısrarlı
talebine rağmen Yunan ordusunda danışman ve subay bulundurmaktan
kaçınmıştır. Yunanistan'a Birleşik Krallık askeri yardımı 1922
başlarında kesilmiştir.
Kurtuluş Savaşı sırasında düzensiz Türk kuvvetleri Adana, Maraş,
Antep ve Urfa'yı işgal eden Fransız ordusuna karşı savaşmıştır. Aralık
1919-Mayıs 1920 arasında altı ay süren çatışmalar, 31 Mayıs 1920'de
ateşkes ile sonuçlanmıştır. Bu tarihten sonra
Fransa
uluslararası planda genellikle Ankara Hükümetini desteklemiş, Ekim
1921'de Anadolu'dan çekilen Fransız kuvvetleri, Türk tarafına önemli
boyutta silah ve mühimmat teslim etmiştir.
1919 Mayıs'ında İzmir'in Yunanlarca işgalini kendi çıkarlarına yönelik bir saldırı olarak değerlendiren
İtalya,
Kurtuluş Savaşı süresince Türk tarafını desteklemiştir. 1919 yazında
Kuşadası cephesinde Yunan ve İtalyan kuvvetleri çatışmıştır.
İlgili marşlar
Dipnotlar
- ^ Ayrıntılı bilgi için Türk Kurtuluş Savaşı ve ABD maddesi incelenebilir.
- ^ Düzenli ordu kurulduğunda birliklerdeki mevcut subay ve er sayıları:[14]
Batı Cephesi Komutanlığı: 1.728 subay ve 27.571 er
Doğu Cephesi Komutanlığı: 1.425 subay ve 20.181 er
Elcezire (Diyarbakır) Cephesi Komutanlığı: 700 subay ve 6.066 er
3. Kolordu Komutanlığı: 477 subay ve 9.256 er
Adana Havalisi K. Komutanlığı: 360 subay ve 11.212 er
Kastamonu Havalisi Komutanlığı: 143 subay ve 2.527 er
Ankara Komutanlığı: 399 subay ve 4.471 er
--- Toplam: 5.232 subay ve 81.284 er (=86.516 asker)
- ^ Büyük Taarruz öncesi Ankara hükümetinin eli altında bulunan 6 milyona yakın halktan 270.000 kadar insan silah altına alınmıştı. Bu nüfustan 23 piyade tümeni, 6 süvari tümeni örgütlenmişti. Ayrıca 3 piyade alayı, 5 zayıf mevcutlu sınır alayı, bir süvari tugayıyla üç süvari alayı hesaba katılırsa 24 piyade ve 7 süvari tümeni eşdeğerinde sayılabilirdi. Doğu Cephesi'ne 2 piyade, 1 süvari tümeni, Erzurum ve Kars müstahkem mevkileri ve 5 sınır alayı (29.514 insan); El-Cezire Cephesi'ne (Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Fırat
nehrinin doğusu) 1 piyade tümeni ve 2 süvari alayı (10.447 insan);
Merkez Ordusu bölgesine 1 piyade tümeni ile 1 süvari tugayı (10.000
insan); Adana Dolayları Komutanlığı bölgesine 2 tabur (500 insan); Gaziantep bölgesine 1 piyade ve 1 süvari alayı (1000 insan); yurtiçi birlik ve kurumlarına 12.000 insan ve birlik bırakıldıktan sonra Batı Cephesi'ne 18 piyade tümeni ve 5 süvari tümeni (bağımsız tugay ve alaylarla 19 piyade tümeni ve 5,5 süvari tümeni eşdeğerindedir) 207.942 asker getirilmişti.[15]
- ^ Savaş meydanında ölenler: 9.167 (662 subay ve 8.505 er)
Yaralanma sonunda hastanede ölenler: 2.474 (75 subay ve 2.399 er)
Hastalıktan hastanede ölenler: 22.690 (147 subay ve 22.543 er)
Askere alma mıntıkalarında ölenler: 2.956 (118 subay ve 2.838 er)
Kıtalarda muhtelif sebepten ölenler: 688 er
--- Toplam: 37.975 ölü[28]
- ^ Yunanistan’ın
elinde bulunan Türk harp esirleri konusunda Türk ve Yunan tarafları
farklı rakamlar vermişlerdir. Yunan Kızılhaçı Türk esir sayısını 510
subay, 6.012 asker 309 sivil olmak üzere 6.813 olarak verirken,
mübadeleye esas olan Türk esir sayısı ise 329 subay, 6.002 asker ve
15.742 sivil esir olarak belirtilmiştir. Fakat başka kaynaklara göre
farklı esir sayıları mevcuttur.[30]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- ^ [kulturturizm.gov.tr "İki Halk Kahramanı M. Kemal Atatürk ve M. Ali Cinnah"]. 2015.06.02 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ [elbistankaynarca.com "Hindistan Müslümanlarının Milli Mücadelede Türkiye'ye Yardımları"]. 2015.06.02 tarihinde kaynağından arşivlendi.
- ^ [1]
- ^ [2]
- ^ [3]
- ^ [4]
- ^ [5]
- ^ Jelavich, Barbara (1983). History of the Balkans: Twentieth century. Cambridge University Press. s. 131. ISBN 978-0-521-27459-3.
- ^ Western Society for French History. Meeting: Proceedings of the ... Annual Meeting of the Western Society for French History, New Mexico State University Press, 1996, sayfa 206.
- ^ Briton Cooper Busch: Mudros to Lausanne: Britain's Frontier in West Asia, 1918-1923, SUNY Press, 1976, ISBN 0-87395-265-0, sayfa 216.
- ^ "British Indian troops attacked by Turks; thirty wounded and British officer captured-- Warships' guns drive enemy back," New York Times (June 18, 1920).
- ^ "Allies occupy Constantinople; seize ministries; Turkish and British Indian soldiers killed in a clash at the War Office," New York Times (March 18, 1920).
- ^ [6] News Times, Sayı 6, Sayfa 6, Şubat 2011.
- ^ a b c d Genelkurmay Başkanlığı, Türk İstiklal Harbinde Batı Cephesi, C.II, 2. Kısım, Ankara 1999, sayfa 225
- ^ a b Celâl Erikan, Rıdvan Akın: Kurtuluş Savaşı tarihi, Türkiye İş̧ Bankası Kültür Yayınları, 2008, ISBN 9944884472, sayfa 339
- ^ Lord Kinross, Ataturk, 1969, ISBN 0-688-01084-9, sayfa 154
- ^ Ground Warfare: an International Encyclopedia, 1, ABC-CLIO, 2002, ss. 337, ISBN 1-57607-344-0.
- ^ Atilla Kollu, Büyük Zafer (Öncesi ve Sonrası İle)
Atatürk Araştırma Merkezi, (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, sayı 24,
Cilt VIII, Temmuz 1992), Kaynaktan= Türk ordusu: 8.658 subay ve 199.283
er (=207.941 asker), Yunan ordusu: 6.546 subay ve 218.432 er (=224.978)
- ^ A. A. Pallis: Greece's Anatolian Venture - and After, Taylor & Francis, sayfa 56 (dipnot 5). (İngilizce)
- ^ T. Walter Williams: When Greek meets Turk; How the Conflict in Asia Minor Is Regarded on the Spot - King Constantine's View, New York Times, 10.09.1922 tarihli makale. (İngilizce)
- ^ Isaiah Friedman: British Miscalculations: The Rise of Muslim Nationalism, 1918-1925, Transaction Publishers, 2012, ISBN 1412847109, sayfa 239
- ^ Charles à Court Repington: After the War, Simon Publications LLC, 2001, ISBN 1931313733, sayfa 67
- ^ a b Ronald L. Tarnstrom: Balkan battles, Trogen Books, 1999, ISBN 0922037140, sayfa 107
- ^ Halil Aytekin, Kıbrıs’ta Monarga (Boğaztepe Ermeni Lejyonu Kampı), Türk Tarih Kurumu Basımevi-2000, sayfa 97
- ^ Anahide Ter Minassian: La république d'Arménie. 1918-1920 La mémoire du siècle., éditions complexe, Bruxelles 1989 ISBN 2-87027-280-4, p. 220
- ^ Dr. Yunus Kobal: Milli Mücadele'de İç Ayaklanmalar, Hacettepe Üniversitesi
- ^ [7] kurtulussavasi.org, Savaşlar ve Antlaşmalar: TBMM'ye karşı ayaklanmalar
- ^ a b c Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Üniversitesi Basımevi, 1986, sayfalar 341-348
- ^ Osman Akandere, 1923
Yılı Ortalarında Uluslar Arası Kızılhaç Komitesince Görevlendirilen
Heyetin Anadolu’daki Teftiş Gezileri ve Hazırladıkları Rapor, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 53, Cilt: XVIII, Temmuz 2002
- ^ a b Ahmet Özdemir, Savaş esirlerinin Milli mücadeledeki yeri,
Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi,
Cilt: 2 Sayı: 6 Yayın Tarihi: 1990, sayfa 325-333 (PDF sayfa 5-13)
- ^ Επίτομος
Ιστορία Εκστρατείας Μικράς Ασίας 1919–1922 (Abridged History of the
Campaign of Minor Asia), Directorate of Army History, Athens, 1967,
Table 2 (Yunanca)
- ^ Ali Çimen, Göknur Göğebakan: Tarihi Değiştiren Savaşlar, Timas Yayınevi, ISBN 9752634869, 2. Cilt, 2007, sayfa 321
- ^ Pars Tuğlacı: Tarih boyunca Batı Ermenileri, Pars Yayın, 2004, ISBN 975-7423-06-8, sayfa 794.
- ^ Christopher J. Walker, Armenia: The Survival of a Nation, Croom Helm, 1980, sayfa 310.
- ^ a b c Zekeriya Türkmen İstanbul’un İşgali ve İşgal Dönemindeki Uygulamalar (13 Kasım 1918-16 Mart 1920), ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ DERGİSİ, Sayı 53, Cilt: XVIII, Temmuz 2002
- ^ http://ataturk.yargitay.gov.tr/hukuk/komutanlik.html
- ^ İSTİKLÂL HARBİ'NİN ANA HATLARI Türk Tarih Kurumu
- ^ [8] Tarihçi Cezmi Yurtsever
- ^ TRT Haber, Erişim: 13.11.2008
Dış bağlantılar
Konuyla ilgili diğer
Wikimedia sayfaları :
Commons'ta
Türk Kurtuluş Savaşı ile ilgili çoklu ortam dosyaları bulunmaktadır.