Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da Dumlupınar Meydan Muharebesi, Kütahya'ya bağlı Dumlupınar yakınında 30 Ağustos 1922'de Türk ve Yunan orduları arasında meydana gelen savaştır. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından şahsen yönetildiği için Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak anılır. İstiklal Savaşı'nın kesin bir Türk zaferiyle sonuçlanmasını sağlayan bu çarpışmanın yıldönümü Türkiye'de ulusal bayram olarak kutlanmaktadır.
Kurtuluş Savaşı'nın son evresi 26 Ağustos 1922'de Afyonkarahisar - Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz ile açılmış ve 9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesiyle sonuçlanmıştır.
TBMM Hükümeti Dişişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'in (Tengirşenk) Şubat 1922'deki Londra ve Paris ziyaretlerinden sonra, İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcileri Mart 1922'de Paris'te toplanarak ateşkes de dahil olmak üzere Sevr Antlaşması'nda bazı değişiklikler yapmayı öngören önerilerde bulundular. Fakat TBMM Hükümeti, öncelikle Yunan ordusunun Anadolu'yu tahliye etmesinde ısrar edince anlaşma sağlanamadı. Bu esnada TBMM, Mustafa Kemal Paşa'nın başkomutanlığını süresiz uzattı.
Temmuz ayında İçişleri Bakanı Fethi Bey (Okyar) Paris ve Londra'yı ziyaret etti. Bu görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine Türk hükümeti barış yolunun kapalı olduğuna hükmederek taarruz kararı aldı. Fethi Bey Ankara'ya 14 Ağustos'ta yolladığı raporda "Milli gayenin sağlanması, ancak askeri faaliyetlerle kabil olabilecektir" görüşünü bildirdi.
15 Eylül 1921 tarihinden geçerli olmak üzere seferberlik ilan edilerek, 1899, 1900, 1901
doğumlular silah altına alınmış, ordunun asker eksiği tamamlanmıştı.
Türk kuvvetlerinin eksikleri de siviller dahil çeşitli kaynaklardan
tamamlanmaya çalışıldı. 20 Ekim 1921'de imzalanan anlaşmayla
Çukurova'daki işgalini sonlandıran Fransa'dan önemli miktarda silah ve
mühimmat desteği alındı. Sovyetler Birliği'nden sağlanan mali yardım da
orduyu geliştirmekte kullanıldı. Batı Cephesi'nde askeri mevcut 208.000 kişiye ulaştı. Yiyecek, giyecek ve cephane yeterli düzeye getirildi.
Genel taarruz hazırlıkları Haziran 1922'de başlatıldı. 6 Ağustos 1922'de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. Mustafa Kemal Paşa, Akşehir'e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon'un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti. Türk ordusu Yunan cephesinin en güçlü direnek merkezinden saldıracaktı.
Yunanlar bir Türk Taarruzu'na karşı hazırlıksız değildi. Öncelikle
Afyon bölgesi tamamen müstahkem hale getirilmiş, sıra sıra tel örgüler,
makineli tüfek yuvaları ve topçu mevzileri ile takviye edilmişti.
Ayrıca, bir geri çekilme gerektiğinde Afyon kuzeyinde İlbulak dağı
merkez olmak üzere 2. bir mevzi, daha geride Dumlupınar-Toklusivrisi
hattında 3. bir mevzi hazırlanmıştı.
Bunun yanında İzmir-Afyon-Eskişehir demiryolu, Mudanya iskelesinin Yunanların elinde olması, keşif uçakları, 4000 den fazla kamyon ve otomobil Türk ordusuna kıyasla büyük bir lojistik ve keşif üstünlüğü sağlıyordu.
Bunlara dayanarak Yunanlar açık araziden gelecek bir tehdide karşı hem sayı üstünlüklerini koruyarak taarruzu def edebileceklerini, hem de keşif kabiliyetleri ve İngiliz casusluk ağı ile bu taarruz için yapılması gereken bir yığınağı önceden tespit edebileceklerini düşünüyorlardı.
Ayrıca, güneyden gelebilecek bir tehdit karşısında ise Afyon-Çay doğrultusunda bir karşı taarruz ile Türk ordusunu ikmal üslerinden ayırıp imha etmeyi planlamaktaydılar.
Mustafa Kemal Paşa, ordunun taarruz hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmüştür. Taarruzu gizlemek için Temmuz ayı sonunda ordu birlikleri arasında bir futbol turnuvası düzenleyerek komutanlarla topluca görüşme imkânı sağlamıştır.
Büyük taarruz öncesinde Yunan Cephe Ordusu; 3 Kolordu düzeninde Eskişehir Kuzeyinden Afyon güneyine kadar yayılmış, en kuzeyde İnegöl'de 11. Piyade Tümeni Uşak'ta ise 2. Piyade Tümeni ve bazı bağımsız alaylarla yanlarını kapatmaktaydı. Yunan ordusunun toplam mevcudu 300.000 kadar olup, bunun 225.000'i Anadolu'da bulunmaktaydı.
3. Yunan Kolordusu (General Sumilas) Eskişehir önlerinde 3., 10. ve 15. Piyade Tümenleri ile Bursa istikametini kapatırken aynı zamanda Kütahya önlerinde mevzilenmiş 2. Yunan Kolordusu (General Digenis) 7., 9. ve 13. Piyade Tümenleri ile hem cephenin orta kısmını kapatmakta hem de Eskişehir veya Afyon'a yönelebilecek bir Türk taarruzuna karşı 3. veya 1. Kolorduya ihtiyat vazifesi görmekteydi. 1. Yunan Kolordusu (General Trikupis) ise karargahı Afyon'da olmak üzere cephenin güneyini savunmaktaydı. 1. Kolordu tümü cephe hattında olmak üzere 1., 4., 5. ve 12. Piyade tümenlerine komuta etmekteydi.
General Hacianesti Yunan Küçük Asya Ordusunun başına getirildiğinde Büyük Taarruz kaderine etkileyecek iki karar aldı;
Bunlardan ilki 1. Kolordu komutanı ihtiyattaki 2. Kolordu'ya savaş durumunda emir verme yetkisini kaldırması, diğeri ise 1. Kolordu'nun normal düzeninde kendi ihtiyatında olan tümenleri de cephe hattına yayarak Trikupis'i tamamen ihtiyatsız bırakmasıydı. Böylece, Afyon'a yönelecek bir Türk taarruzunda eğer cephe zorlanırsa, Trikupis ya İzmir'deki üstü Hacianesti'yi 2. Kolorduyu veya en azından birliklerinden bir kısmını kendi emrine almak için ikna etmek zorunda kalacaktı. Savaş durumunda iletişim yetersizliği ve zamanın kritikliği dikkate alındığında feci derecede yanlış bir karar olduğu daha sonra açığa çıkacaktı.
26 Ağustos gecesi 5. Süvari Kolordusu, Ahır Dağları üzerindeki
Yunanların gece savunmadığı Ballıkaya mevkiinden sızma yaparak Yunan
hatlarının gerisine intikale başladı. İntikal bütün gece sabaha kadar
sürdü.
26 Ağustos sabaha karşı 4:30 da başlaması planlanan taarruz sis
sebebiyle ancak 5:30 da başladı. Yarım saat süren çok yoğun bir
bombardıman ile yunan ön hat mevzileri büyük yıkıma uğratılmış, topcu
gözetlemesi ve makineli tüfek mevzileri iş göremez hale getirilmiştir.
6:00 da başlayan piyade taarruzu, kısa sürede gelişmiş, Tınaztepe,
Belentepe, Kalecik sivrisinin geri alınması ile sonuçlanmıştır. Ancak,
gerek geriden gelen yunan takviyelerinin direnmesi, gerek Sincanlı
Ovası'nda mevzilenmiş yunan topçularının şiddetli ateşi gerekse de
taarruz momentinin kaybedilmesi ile taarruz öğlene doğru yavaşlamış ve
durmuştur. Tınaztepe'deki kuvvetli Yunan karşı taarruzu ve Kurtkaya
mevzisinin direnişi ile Türk kuvvetleri kısmi geri çekilmelerle akşam
saatlerinde bir denge oluşmuştur. Bu esnada 2. Türk Ordusu'nun özellikle
2. Yunan Kolordusu'na şiddetli taarruzları bu kolordu kuvvetlerinin 1.
Kolordu'yu daha fazla takviye edememesine yol açmış, Hatzanestis'nin
sarsılan güney cephesini takviye etmek yerine, 2. Kolordu'nun esas
plandaki gibi Çay istikametine taarruz etmesi emri işleri daha da
karıştırmış, Yunanları stratejik bir sıkıntıya sokmuştur. Öte yandan
yarma bölgesinin batısında saat 18:00'de 5. Türk Süvari Kolordusu cephe
gerisine sızarak, Yunan birliklerinin İzmir-Afyon iletişim bağlantısını
kesti. Böylece İzmir'de bulunan Yunan Başkomutanlık Karargahı'nın cephe
hattında bulunan Yunan birlikleriyle haberleşme imkanı kalmadı.
Trikupis, bu durumda elindeki tek şansın eldeki bütün ihtiyatları ile
Kalecik sivrisi (belen tepesi) istikametinde bir gece taarruzu yapmak
olduğunu düşündü. Ancak, Türk devam taarruzunun (topların ileri
alınmasının desteği ile) 27 Ağustos sabaha karşı Tınaztepe, Erkmentepe
ve Kurtkaya tepesinin düşürmesi neticesinde 4. Piyade Tümeni'nin
dağılması, 1. Piyade Tümeni'nin ağır kayıplarla geri çekilmesi ile 27
Ağustos öğlen saatlerinde cephe tamamen yarıldı. Asıl taarruzun
yapıldığı bölgede bulunan Türk Birlikleri cephe hattının yarılmasıyla
birlikte Sincanlı Ovası'na
inerek Yunan birliklerini süratle takip etmeye başladı. Cephenin
yarılması neticesinde Yunan 1. Kolordusu ikiye bölünmüş, kuşatılmamak
için İzmir yönünde bir geri çekilme yerine ulaşım altyapısı yetersiz
Kuzeybatı yönünde çekilmekten başka imkân kalmamış, Yunan 1. Kolordu
karargahı, 4. Tümenin kalıntıları, 5. ve 12. Tümenler, 2. Kolordu
birlikleri Afyon-Döğer hattını bırakarak İlbulak Dağı civarına
çekilmiştir. Diğer tarafta kalan General Frangu komutasındaki 1. Tümen
ve takviye birlikleri İlbulak hattında da duramayarak, Dumlupınar'a
çekilmeye devam etmiş böylece Yunan ordusu içindeki sevk ve idare
bütünlüğü bozulmuştur.
28 Ağustos-30 Ağustos sabahı arasında Türk birlikleri ile çekilen Yunan birlikleri arasında yer yer şiddetli çatışmalar çıkmış, Yunan birliklerinin Türk kuvvetlerinin takibinden kurtulamaması, mevzi almalarına engel olmuştur. Ayrıca, 3. Kolordu ile geri çekilen Yunan birliklerinin arasında açılan boşluktan içeri dalan 2. Türk Ordusu birliklerinin Kuzeyden çevirme yapması Yunan ordusunun ana parçası olan 1. ve 2. Kolordu birliklerinin Murat Dağı eteklerinde bir torbaya girmesine yol açmıştır. 30 Ağustos günü akşam saat 19:30'a kadar süren bugün Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak bilinen büyük çarpışmalarda Yunan birlikleri imha edilip dağıtılmıştır. Bu muharebede Yunan 4. ve 12. Tümenleri tamamen, 5. ve 9. Tümenleri kısmen imha olmuştur. Aynı gün Türk birlikleri Kütahya'ya girdi.
General Trikupis ve kurmaylarının bir kısmı ile 10.000 civarında
asker Kızıltaş vadisinden gece karanlığında kaçmayı başardıysa da bir
süre sonra General Trikupis ile 6000 asker, 2 Eylül de Uşak'ta Türk
kuvvetlerine teslim oldu.
Bu son muharebe ile birlikte bir zamanlar Yunan Ordusunun bel kemiğini teşkil eden 6 Piyade Tümeni (85.000 asker) dağıtılmıştır. Türk kuvvetlerinin önünde İzmir yönünde hırpalanmış 2 Tümen ve bazı bağımsız alaylar, Bursa istikametinde ise sağ kanatları tamamen açıkta kalmış, önlerinde tahmin edemedikleri düşman kuvvetlerinin hedefi haline gelmiş 3. Kolordu kalmıştır. Bundan sonrasında savaş tamamen bir kaçma kovalamaya dönmüş, 9 Eylül'de İzmir, 17 Eylül'de Bandırma'dan kalan Yunan birliklerinin tahliyesi ile son bulmuştur.
Bu savaşta Yunan Ordusu'nun zayiatı 100.000'in üzerindeydi. Batı Anadolu geri çekilen Yunan Ordusu tarafından uygulanan yakıp yıkma taktiği ile büyük ölçüde harap olmuştur.
Meydan savaşından sonra, çevreyi gezen Mustafa Kemal Paşa, düşmanın ağır yenilgisini, savaş alanında bıraktığı silah, cephane ve savaş malzemesini, ölülerini, sürü sürü esirin kafilelerle geriye götürülmesini gördükten sonra çok duygulanmış ve yanındakilere,
"Bu manzara insanlık için utanç vericidir. Ama biz burada vatanımızı savunuyoruz. Sorumluluk bize ait değildir" demiştir.
Savaştan hemen sonra, Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ordulara şu ünlü emri vermiştir:
"Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"
Bu emir doğrultusunda üç koldan İzmir'e ilerleyen ordu; 1 Eylül'de Uşak'ı, 2 Eylül'de Eskişehir'i, 6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i, 7 Eylül'de Aydın'ı, 8 Eylül'de Manisa'yı geri aldı ve 9 Eylül'de İzmir'e girdi.
Kurtuluş Savaşı'nın son evresi 26 Ağustos 1922'de Afyonkarahisar - Kocatepe'de başlayan Büyük Taarruz ile açılmış ve 9 Eylül 1922'de Türk Ordusu'nun İzmir'e girmesiyle sonuçlanmıştır.
1922 Yazında durum
Sakarya Meydan Muharebesi sonucunda Yunan tarafı Şubat ve Mart 1922'de Londra'ya uzun bir ziyarette bulunarak ülkesine yapılan askeri yardımın artırılmasını istedi. Ancak bu istek Lloyd George hükümetince reddedildi. Gounaris bunun üzerine Yunan ordusunu Anadolu'dan çekme tehdidinde bulundu ise de bunu kendi hükümetine kabul ettiremeyerek istifaya zorlandı. Sakarya'da kazanılan savaşın en önemli sonucu 20 Ekim 1921'de Ankara Hükümeti ile Fransa arasında imzalanan anlaşma oldu. Bu anlaşma ile Fransa Türkiye'ye karşı katı bir politika izleyen İngiltere'den yolunu ayırarak Türkiye ile işbirliği yoluna girmişti. Bu arada İtalyanların da Temmuz 1921'de Antalya bölgesinden çekilerek Yunanistan'a karşı Türk tarafını destekleyen bir tavır almasıyla müttefikler arasındaki anlaşmazlıklar iyice su yüzüne çıktı.[9]TBMM Hükümeti Dişişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey'in (Tengirşenk) Şubat 1922'deki Londra ve Paris ziyaretlerinden sonra, İngiltere, Fransa ve İtalya temsilcileri Mart 1922'de Paris'te toplanarak ateşkes de dahil olmak üzere Sevr Antlaşması'nda bazı değişiklikler yapmayı öngören önerilerde bulundular. Fakat TBMM Hükümeti, öncelikle Yunan ordusunun Anadolu'yu tahliye etmesinde ısrar edince anlaşma sağlanamadı. Bu esnada TBMM, Mustafa Kemal Paşa'nın başkomutanlığını süresiz uzattı.
Temmuz ayında İçişleri Bakanı Fethi Bey (Okyar) Paris ve Londra'yı ziyaret etti. Bu görüşmelerden bir sonuç alınamaması üzerine Türk hükümeti barış yolunun kapalı olduğuna hükmederek taarruz kararı aldı. Fethi Bey Ankara'ya 14 Ağustos'ta yolladığı raporda "Milli gayenin sağlanması, ancak askeri faaliyetlerle kabil olabilecektir" görüşünü bildirdi.
Türk hazırlıkları
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve Cephe Komutanı İsmet Paşa, Birinci
Ordu'ya bağlı birliklerin askeri tatbikatını teftiş ederken. Ilgın, 1 Nisan 1922.
Büyük Taarruz'a hazırlık yapan Türk topçular.
Türk generaleri ve subayları Akşehir tren istasyonunda Mustafa Kemal Paşa'yı beklerken. (Ağustos 1922)
Genel taarruz hazırlıkları Haziran 1922'de başlatıldı. 6 Ağustos 1922'de orduya gizlice taarruz için hazırlanması emri verildi. Mustafa Kemal Paşa, Akşehir'e gelerek komutanlarla toplantı yaptı. Toplantıda 26 Ağustos taarruz günü olarak belirlendi. Taarruz Afyon'un güneyinden Dumlupınar yönüne doğru baskın şeklinde başlayacak ve sonra da meydan savaşına dönüştürülerek düşman kuvvetleri tümüyle yok edilecekti. Türk ordusu Yunan cephesinin en güçlü direnek merkezinden saldıracaktı.
Yunan hazırlıkları
Yunan uçağı ve personeli.
Yunan makineli tüfek takımı.
Bunun yanında İzmir-Afyon-Eskişehir demiryolu, Mudanya iskelesinin Yunanların elinde olması, keşif uçakları, 4000 den fazla kamyon ve otomobil Türk ordusuna kıyasla büyük bir lojistik ve keşif üstünlüğü sağlıyordu.
Bunlara dayanarak Yunanlar açık araziden gelecek bir tehdide karşı hem sayı üstünlüklerini koruyarak taarruzu def edebileceklerini, hem de keşif kabiliyetleri ve İngiliz casusluk ağı ile bu taarruz için yapılması gereken bir yığınağı önceden tespit edebileceklerini düşünüyorlardı.
Ayrıca, güneyden gelebilecek bir tehdit karşısında ise Afyon-Çay doğrultusunda bir karşı taarruz ile Türk ordusunu ikmal üslerinden ayırıp imha etmeyi planlamaktaydılar.
Mustafa Kemal Paşa, ordunun taarruz hazırlıklarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmüştür. Taarruzu gizlemek için Temmuz ayı sonunda ordu birlikleri arasında bir futbol turnuvası düzenleyerek komutanlarla topluca görüşme imkânı sağlamıştır.
Büyük taarruz öncesinde Yunan Cephe Ordusu; 3 Kolordu düzeninde Eskişehir Kuzeyinden Afyon güneyine kadar yayılmış, en kuzeyde İnegöl'de 11. Piyade Tümeni Uşak'ta ise 2. Piyade Tümeni ve bazı bağımsız alaylarla yanlarını kapatmaktaydı. Yunan ordusunun toplam mevcudu 300.000 kadar olup, bunun 225.000'i Anadolu'da bulunmaktaydı.
3. Yunan Kolordusu (General Sumilas) Eskişehir önlerinde 3., 10. ve 15. Piyade Tümenleri ile Bursa istikametini kapatırken aynı zamanda Kütahya önlerinde mevzilenmiş 2. Yunan Kolordusu (General Digenis) 7., 9. ve 13. Piyade Tümenleri ile hem cephenin orta kısmını kapatmakta hem de Eskişehir veya Afyon'a yönelebilecek bir Türk taarruzuna karşı 3. veya 1. Kolorduya ihtiyat vazifesi görmekteydi. 1. Yunan Kolordusu (General Trikupis) ise karargahı Afyon'da olmak üzere cephenin güneyini savunmaktaydı. 1. Kolordu tümü cephe hattında olmak üzere 1., 4., 5. ve 12. Piyade tümenlerine komuta etmekteydi.
General Hacianesti Yunan Küçük Asya Ordusunun başına getirildiğinde Büyük Taarruz kaderine etkileyecek iki karar aldı;
Bunlardan ilki 1. Kolordu komutanı ihtiyattaki 2. Kolordu'ya savaş durumunda emir verme yetkisini kaldırması, diğeri ise 1. Kolordu'nun normal düzeninde kendi ihtiyatında olan tümenleri de cephe hattına yayarak Trikupis'i tamamen ihtiyatsız bırakmasıydı. Böylece, Afyon'a yönelecek bir Türk taarruzunda eğer cephe zorlanırsa, Trikupis ya İzmir'deki üstü Hacianesti'yi 2. Kolorduyu veya en azından birliklerinden bir kısmını kendi emrine almak için ikna etmek zorunda kalacaktı. Savaş durumunda iletişim yetersizliği ve zamanın kritikliği dikkate alındığında feci derecede yanlış bir karar olduğu daha sonra açığa çıkacaktı.
Büyük Millet Meclisi Ordusu
- 1. Ordu (Sakallı Nurettin Paşa, Kurmay Başkanı: Mehmet Emin Koral)
-
- 1. Ordu emrinde
- 3. Süvari Tümeni (İbrahim Çolak)
- 6. Tümen (Nazmi Solok)
- 1. Ordu emrinde
-
- 1. Kolordu (İzzettin Çalışlar)
- 57. Tümen (Reşat Çiğiltepe)
- 14. Tümen (Ethem Necdet Karabudak)
- 15. Tümen (Ahmet Naci Tınaz)
- 23. Tümen (Ömer Halis Bıyıktay)
- 1. Kolordu (İzzettin Çalışlar)
-
- 4. Kolordu (Kemalettin Sami Gökçen)
- 11. Tümen (Ahmet Derviş)
- 12. Tümen (Osman Nuri Koptagel)
- 5. Kafkas Tümeni (Halit Akmansü)
- 8.Tümen (Kazım Sevüktekin)
- 4. Kolordu (Kemalettin Sami Gökçen)
-
- 2. Kolordu (Ali Hikmet Ayerdem)
- 7. Tümen (Ahmet Naci Eldeniz)
- 4. Tümen (Mehmet Sabri Erçetin)
- 3. Kafkas Tümeni (Kazım Orbay)
- 2. Kolordu (Ali Hikmet Ayerdem)
-
- 5. Süvari Kolordusu (Fahrettin Altay)
- 1. Süvari Tümeni (Mürsel Bakü)
- 2. Süvari Tümeni (Ahmet Zeki Soydemir)
- 14. Süvari Tümeni (Mehmet Suphi Kula)
- 5. Süvari Kolordusu (Fahrettin Altay)
- 2. Ordu (Yakup Şevki Subaşı, Kurmay Başkanı: Hüseyin Hüsnü Emir Erkilet)
-
- 3. Kolordu (Şükrü Naili Gökberk)
- 61. Tümen (Salih Omurtak)
- 41. Tümen (Alaâddin Koval)
- 1. Tümen (Abdurrahman Nafiz Gürman)
- 3. Kolordu (Şükrü Naili Gökberk)
-
- 6. Kolordu (Kâzım İnanç)
- 17. Tümen (Hüseyin Nurettin Özsu)
- 16. Tümen (Aşir Atlı)
- 6. Kolordu (Kâzım İnanç)
Taarruzun başlaması
Dağılan ve İzmir’e
doğru çekilen Yunan birliklerinin takip ve imhasında süvarilerin önemli
hizmetleri olmuştur. Fotoğrafta bir Türk süvari birliğinin ileri
harekatı görülüyor.
Türk Taarruzunun başlangıcını simgeleyen Atatürk heykeli.
28 Ağustos-30 Ağustos sabahı arasında Türk birlikleri ile çekilen Yunan birlikleri arasında yer yer şiddetli çatışmalar çıkmış, Yunan birliklerinin Türk kuvvetlerinin takibinden kurtulamaması, mevzi almalarına engel olmuştur. Ayrıca, 3. Kolordu ile geri çekilen Yunan birliklerinin arasında açılan boşluktan içeri dalan 2. Türk Ordusu birliklerinin Kuzeyden çevirme yapması Yunan ordusunun ana parçası olan 1. ve 2. Kolordu birliklerinin Murat Dağı eteklerinde bir torbaya girmesine yol açmıştır. 30 Ağustos günü akşam saat 19:30'a kadar süren bugün Başkomutanlık Meydan Muharebesi olarak bilinen büyük çarpışmalarda Yunan birlikleri imha edilip dağıtılmıştır. Bu muharebede Yunan 4. ve 12. Tümenleri tamamen, 5. ve 9. Tümenleri kısmen imha olmuştur. Aynı gün Türk birlikleri Kütahya'ya girdi.
2 Eylül'de esir alınan Yunan Ordusu komutanları: soldan sağa
4.Tümen komutanı Dimaras, 1. Kolordu komutanı (Başkumandanlığına yeni
tayin edilen) Trikupis, Kurmay Albay Adnan Bey, 2. Kolordu komutanı
Dighenis (Diyenis), Yüzbaşı Emin
Bu son muharebe ile birlikte bir zamanlar Yunan Ordusunun bel kemiğini teşkil eden 6 Piyade Tümeni (85.000 asker) dağıtılmıştır. Türk kuvvetlerinin önünde İzmir yönünde hırpalanmış 2 Tümen ve bazı bağımsız alaylar, Bursa istikametinde ise sağ kanatları tamamen açıkta kalmış, önlerinde tahmin edemedikleri düşman kuvvetlerinin hedefi haline gelmiş 3. Kolordu kalmıştır. Bundan sonrasında savaş tamamen bir kaçma kovalamaya dönmüş, 9 Eylül'de İzmir, 17 Eylül'de Bandırma'dan kalan Yunan birliklerinin tahliyesi ile son bulmuştur.
Bu savaşta Yunan Ordusu'nun zayiatı 100.000'in üzerindeydi. Batı Anadolu geri çekilen Yunan Ordusu tarafından uygulanan yakıp yıkma taktiği ile büyük ölçüde harap olmuştur.
Meydan savaşından sonra, çevreyi gezen Mustafa Kemal Paşa, düşmanın ağır yenilgisini, savaş alanında bıraktığı silah, cephane ve savaş malzemesini, ölülerini, sürü sürü esirin kafilelerle geriye götürülmesini gördükten sonra çok duygulanmış ve yanındakilere,
"Bu manzara insanlık için utanç vericidir. Ama biz burada vatanımızı savunuyoruz. Sorumluluk bize ait değildir" demiştir.
Savaştan hemen sonra, Başkomutan Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa, Ordulara şu ünlü emri vermiştir:
"Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!"
Bu emir doğrultusunda üç koldan İzmir'e ilerleyen ordu; 1 Eylül'de Uşak'ı, 2 Eylül'de Eskişehir'i, 6 Eylül'de Balıkesir ve Bilecik'i, 7 Eylül'de Aydın'ı, 8 Eylül'de Manisa'yı geri aldı ve 9 Eylül'de İzmir'e girdi.
Sonuçları
- Büyük Taarruz, yaklaşık 200 yıldan beri Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanan ilk taarruz savaşıdır. Çanakkale ve Sakarya'da Türk zaferi, hücum eden düşmanı durdurmakla sınırlı kalmıştır. Oysa Başkumandan Meydan Muharebesi'nde düşman ordusu topyekûn yokedilmiş, yaklaşık 150.000 kilometrekare alan 14 gün gibi kısa bir sürede ele geçirilmiştir.
- Zafer, Yunan işgaline son vererek Kurtuluş Savaşının kesin bir askeri sonuca ulaşmasını sağlamıştır. Böylece Türk tarafı Lozan'da önemli bir diplomatik avantajla katılmış, askeri durumun barış görüşmelerinde aleyhte pazarlık kozu olarak kullanılmasını önlemiştir. (Taarruz olmasaydı Yunan ordusu belki İzmir'e çekilecek, barış konferansında Yunanların İzmir ve Ayvalık'taki durumu pazarlık konusu olacak, bu yerler sonuçta bir olasılıkla kurtarılsa bile karşılığında birçok taviz verilecekti.)
- Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu hareketi üzerindeki önderliği bu zaferle pekişmiş, böylece zaferden sonra kurulacak olan siyasi düzenin temelleri atılmıştır.
Resim galerisi
Dipnotlar
- ^ a b Atilla Kollu, Büyük Zafer (Öncesi ve Sonrası İle) Atatürk Araştırma Merkezi, (Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 24, Cilt VIII, Temmuz1992)
- ^ T.C. Genelkurmay Başkanlığı Harp Tarihi Resmi Yayınları No:1 - Türk İstiklal Harbi Cilt II Batı Cephesi 6. Kısım
- ^ a b NTV Tarih - Ağustos 2011, syf. 43
- ^ Harp Tarihi Dairesi Kitaplığı - Resmi Yunan Harp Tarihi (Küçük Asya Seferi, II. Cilt)
- ^ Ali Çimen, Göknur Göğebakan: Tarihi Değiştiren Savaşlar, ISBN 9752634869, 2. Baskı, sayfa 321
- ^ a b Belgelerle Türk tarihi dergisi 90-95, Menteş Kitabevi, 2004, sayfa 36
- ^ Beş gün 'kesintisiz' saldırı Radikal, 30/08/2003.
- ^ Şenay Sezen Okay, M. Vedat Okay: Başkomutan savaşı, İl Turizm Komitesi, 1972, sayfa 205
- ^ Baskın Oran, ed., Türk Dış Politikası, İletişim Yay. 2001, C. I, sf. 146.
Wikimedia Commons'ta Türk Kurtuluş Savaşı ile ilgili çoklu ortam kategorisi bulunur.
Kaynaklar
- Komutan Atatürk, Celal Erikan, Türkiye İş Bankası Yayınları, s.545-614 Ağustos 2001
- Türk Kurtuluş Savaşı, İbrahim Artunç,Kastaş Yayınları-2. Cilt s. 420-514
- Büyük Taarruz, İbrahim Artunç
- Büyük Tarruz ve Dumlupınar Savaş Meydanları Gezi Notları-yayınlanmamış, Fuat Serdar Aydın,2002-2006
- Şu Çılgın Türkler Turgut Özakman Ankara 2005
Not
|
![]() |