14 Temmuz 2016 Perşembe

1942 Atılay Denizaltı Faciası



Atılay denizaltısı, 14 Temmuz 1942 tarihinde batan Türk hücum denizaltısı. 80 metre boyunda ve 52 mürettebat kapasiteli idi. Taşkızak Tersanesi'nde inşa edilerek 1939 yılında hizmete girdi.[1] Gövdesindeki 1,5 metre çapındaki delik nedeniyle, denizaltının, I. Dünya Savaşı'ndan kalan bir mayına çarparak battığı görüşü hakimdir.[2]
14 Temmuz 1942 günü, Donanma Komutanlığı'ndan istenen gemi, yeni cihazların kontrolü maksadıyla saat 14:30'da Çanakkale Mortu Koyu'nda, Binbaşı Sadi Gürcan komutasında dalmış ve bir daha su yüzüne çıkamamıştır. Geminin dönmeyişi üzerine deniz komutanı ile ihbar istasyonu komutanı tarafından 3 ve 5 no'lu motorlarla arama yapılmıştır.
Dalıştayken batan ve can kaybına neden olan ilk Türk denizaltısıdır. Denizcilik tarihine Atılay faciası olarak geçen bu olayda 38 denizci hayatını kaybetmiştir. Ölenler arasında, meşhur ses sanatçısı Hamiyet Yüceses[3] ilk eşi, astsubay Fethi Yüceses de bulunmaktadır. Kumanya almak üzere Nara Burnu'ndan sahile çıkan Amasra'lı Ahmet Bağdat adlı bir er, bu faciadan hayatta kalan tek kişi olmuştur.


Denizaltıya "Atılay" adının verilişi



Mustafa Kemal Atatürk'ün talimâtı
Atılay'la birlikte, benzer üç denizaltının isim babalığını Atatürk yapmıştı. Atatürk, zamanın başbakanı Celâl Bayar'a 17 Ocak 1938 tarihli açıklama notunda şöyle diyordu:
"Yeni dört denizaltı gemimiz için bildirdiğimiz isimler şunlardır: Saldıray, Batıray, Atılay, Yıldıray. Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatındayım. Manaları; Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir."

Kazanın gerçekleşmesi ve nedenleri

Bir emniyet botu, Atılay'ı yüzeyden takip ediyordu. Bu takip, bir süre sonra, kötü hava şartları nedeniyle yarım kaldı. Saatler geçti Atılay'dan hiçbir ses çıkmadı. Aynı gece, saat 20:30'a doğru, denizaltının battı şamandırası bulundu. Şamandıradaki telefon işliyor, ancak gemi personelinden ses çıkmıyordu. İhbar istasyonu komutanı Fatih Karayel, telefonla irtibat kuramamıştı.
Atılay'ın batma sebebi, olayın gerçekleştiği günlerde tahminlerden ibaretti. Mayına çarptığı iddialarının yaygın olmasına rağmen günümüzde de tam bir açıklama getirilememiş olup, olay tartışmalıdır.

Denizaltı Filosu Komutanlığı'nın raporu

Bu soruya cevap olarak, Atılay denizaltısının batışını müteakip; Denizaltı Filosu Komutanlığı’nın, Donanma Komutanlığı’na verdiği raporda şöyle denmektedir:
  1. Atılay akıntılı bir mahalde uzun süren bir dönüş müddetince akıntı tesiriyle, herhangi bir suretle kirletme şeklinde antenli mayın atılmış bir sahaya girmiştir.
  2. Atılay bu sahada bir antenli mayının patlaması neticesi büyük bir yara veya yaralar alarak; veya personelin ani ölüm neticesi, sevk ve idareden mahrum kalarak batmıştır.
  3. Atılay’ın bulunduğu derinliğin 80 metre civarında oluşu, gerek personelin ve gerekse mürettebatın kurtarılmasına imkân vermemiştir.

İzinli olduğu için olaydan kurtulan erin ifadesi

Denizaltı batmadan önce karaya çıkmış olmakla faciadan kurtulmuş olan Ahmet Bağdat (2000 yılında vefat etmiştir) 9 Haziran 1995 tarihli Milliyet gazetesinde yaptığı açıklamayla[4] patlama olmadığı kanaatini savunmuştur. Görüşünü; "Denizaltı mayına çarpmış olsaydı, denizin üzerinde yağ ve mazot olurdu." diyerek açıklamıştır. Ancak, kendi ifadesiyle de ortamın son derece akıntılı olduğu doğrulandığına göre "Akıntı, yağ ve mazotu hızla dağıtıp yok edebilir miydi?" sorusu akla gelmektedir.
Yıllarca nerede olduğu ve neden battığı anlaşılamayan bu denizaltının gizemini, 52 yıl sonra, Rahmi M. Koç Müzecilik ve Kültür Vakfı’nın desteğiyle, bu vakfın yönetim kurulu üyesi, ünlü araştırmacı Selçuk Kolay[5] ve ekibi; 2,5 aylık bir çalışma sonunda çözmüş, konumunu ve derinliğini tam olarak tespit etmiştir[6]. Sahilden 5-6 kilometre açıkta ve 68 metre derinlikte bulunan[7] denizaltı üzerinde yapılan araştırmada 1.5 m.'lik bir delik görülmüş, böylece Atılay'ın, I. Dünya Savaşı'ndan kalma bir mayına çarparak battığı kanaati hakim olmuştur.[2]

Olayda hayatını kaybeden personel

Subaylar

  1. Güverte Binbaşı Sadi Gürcan
  2. Güverte Yüzbaşı Sebati Taşöz
  3. Makinist Yüzbaşı Ahmet Törün
  4. Güverte Üsteğmen Rauf Baykal
  5. Makinist Yüzbaşı Adnan Erül
  6. Gemi Direk Subayı Ahmet Atakan
  7. Gemi direk astsubayı Fatih Baykuş

Astsubaylar

  1. Güverte Başgedikli Hakkı Tezcanlı
  2. Makinist Başgedikli Latif Ziya Lodos
  3. Makinist Başgedikli Necmi Sunal
  4. Telsiz Başgedikli Masum Şen
  5. Makinist Başgedikli Tahsin Dönmez
  6. Elektrik Başçavuş Fethi Yüceses
  7. Makinist Başçavuş Hüseyin Coşkun
  8. Makinist Üstçavuş Cemal Dinçer
  9. Makinist Gedikli Onbaşı Kemal Dağaşan
  10. Elektrik Gedikli Onbaşı Agah Perina
  11. Telsiz Gedikli Onbaşı İsmet İskil
  12. Makinist Gedikli Onbaşı Ali Rıza Baykuş
  13. Makinist Üstçavuş Selehattin Nartman
  14. Elektrik Gedikli Çavuş İsmail Togay
  15. Güverte Gedikli Çavuş Nurettin Günenç
  16. Elektrik Gedikli Çavuş Sabahattin Yaral
  17. Güverte Gedikli Çavuş Hasan Şentuna

Erler

  1. Güverte Er Hasan Güneş
  2. Güverte Er İbrahim Erbaş
  3. Makinist Onbaşı Mustafa Özbek
  4. Makinist Er Temel Küçükoğlu
  5. Güverte Onbaşı Temel Yenigün
  6. Makinist Er Mehmet Aslantürk
  7. Güverte Er Enver Karaer
  8. Güverte Er İsmail Yıldız
  9. Makinist Er Halil Ekinci
  10. Güverte Er İlyas Ünal
  11. Güverte Onbaşı Dilşat Çakal
  12. Makinist Onbaşı Cemal Bahar
  13. Makinist Onbaşı Mehmet Çlhoroz
  14. Güverte Er Eyüp Kaçmaz
  15. Makinist Er Hüseyin Gençer
  16. Güverte Er Halil Küçük

Su altı müzesi teklifi

Mimar Kaya Şener'in tasarladığı bir proje, İstanbul ve Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz (İMEAK) Bölgeleri Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi'nin 29. Olağan Meclis Toplantısında üyelere "Donanmamızın Batık Denizaltı Gemilerinin Çıkarılması" konulu yapılan sunumda açıklandı. Bu projeye göre, 68 metre derinlikte bulunan Atılay Denizaltısı'nın kıyıya çekilerek, 30 metre derinlikte bir su altı müzesi haline getirilmesi hedefleniyor[8].
Kabul görmesi halinde; bu projeye göre, deniz altına inecek derin su dalgıçları Atılay Denizaltısını kemerlerle bağlayarak 20 metre genişliğinde, 25 metre yüksekliğinde bir platforma yerleştirecekler. Bu şekilde denizaltı, suyun 30 metre derinliğine kadar çekilerek İzmir sahiline taşınacak. Böylelikle, kıyıda, 30 metre derinlikte bir su altı müzesi oluşturularak turizm cazibe merkezi yaratılabilecek. Aynı zamanda, havasız ortamda bulunmaları nedeniyle bozulmamış olduğu varsayılan şehitlerin cenazelerinin de defnedilmeleri söz konusu olabilecek.
Dünyada bugüne kadar batmış bir denizaltı müze haline getirilmemiş.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na gönderilen bu proje için, platformu taşıyacak vinç ve derin su dalgıçları konusunda destek alınacağı umulmakta. Platformun, 2 milyon YTL'ye mal olacağı hesaplanmış olup kaynak aranmakta.
Toplantıya katılan emekli Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Lütfü Sancar, Dumlupınar ve Atılay denizaltılarının sığ suya çekilip turist ve kendi vatandaşlarımızın dalış ilgi noktası haline gelmesinden memnuniyet duyacağını belirtmiştir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Kaynaklar

  1. ^ Kamera Arkası
  2. ^ a b Hürriyet, 20.7.2001
  3. ^ Bu kazadan sonra, büyük ses sanatkârı Hamiyet YÜCESES “ Gitti de gelmeyiverdi ” şarkısını okumuş ve meşhur olmuştur.
  4. ^ Milliyet Gazetesi 9.6.1995
  5. ^ Selçuk Kolay, Alman Lisesi ve Berlin Teknik Üniversitesi mezunu, endüstri mühendisi. 1977'den bu yana Rahmi M. Koç Müzesi Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalışıyor. 1964'ten beri dalıyor. 1975'ten beri buhar çağı gemileri üzerine araştırma yapıyor.
  6. ^ Hürriyet, 1.1.1999
  7. ^ *Yeni Şafak - 6 Ağustos 2007
  8. ^ Turizm Haberleri

0 yorum:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

Etiketler

Copyright © TARİHİN TOZLU SAYFALARI | Powered by Blogger

Design by Anders Noren | Blogger Theme by NewBloggerThemes.com